Bu makalede Türkiye’de “Müslüman kadın” kimliğinin dönüşümü din, kadın, siyaset ve kimlik poli-tikaları açısından ele alınmaktadır. Türkiye’nin Tanzimat süreciyle başlatılan ve Cumhuriyet döneminde köklü reformlarla pekiştirilen modernleşme süreçleri devletin din ile arasına koyduğu açık mesafeyle karakterize edilmektedir. Modern Türk kimliğinin inşası da Batılılaşma istikametinde karar kılan köklü ve radikal bir reform programına bağlı olarak biçimlendirilmek istenmiştir. Bu çerçevede erken Cumhu-riyet döneminde modernliğin taşıyıcısı olarak kurgulanan kadın kimliğine atfedilen statü ve rollerin dönüştürücü etkisi oldukça sınırlı bir düzeyde seyretse de, ideal kadın temsilini mutlaklaştıran siyasal söylem 1980’li yıllara kadar geçerliliğini korumuştur. 1980’li yılların görece özgürlük ortamında dindar ve başörtülü kadınların kamusal alan talepleri yükselmeye başladığında Türk modernleşme tecrübesinin kadın cephesinde elde edilen kazanım ve kayıplar yeniden müzakereye açılmıştır. Ne var ki devletin kadın kimliğini kendi belirlediği form ve sınırlar içinde tutmak üzere ortaya koyduğu baskıcı politikalar kamusal alan ve başörtüsü tartışmalarını beraberinde getirmiş ve bu durum Türkiye’de Müslüman kadın kimliğinin uzun bir süre yalnızca söz konusu tartışmalara indirgenerek ele alınmasına yol açmıştır. 2000’li yıllardan itibaren kamusal alanda başörtüsü yasaklarının aşamalı olarak kaldırıldığı görece ser-bestlik ortamında Müslüman kadın kimliği yeni ve melez terkiplerin konusu olmuştur. Bunların başında çoğulculuğu ve farklılığı vurgulayan “İslami feminizm” tartışmaları gelmektedir. Başörtülü kadınların kamusal alanda özgürlük arayışıyla başlayan bu tartışmalar İslam ve feminizm arasında çeşitli düzeylerde geliştirilen ilişkilerin sentezine dayanan arayışlar içinde yeniden biçimlenmektedir.
This article examines the transformation of the identity of “Muslim women” in Turkey in terms of religion, women, politics and identity politics. The process of modernization in Turkey, initiat-ed by the process of Tazminat and reinforced with radical reforms in the Republican era, is character-ized by the state’s clear distance from religion. The construction of the modern Turkish identity was also intended to be shaped by a radical reform program within the direction of Westernization. In this framework, although the transformative effect of the status and roles attributed to women's identity, which were constructed as the bearers of modernity in the early Republican period, were quite limited, the political discourse that absolutized the ideal representation of women remained valid until the 1980s. However, when the demands of religious and headscarved women within the public space began to rise in the relatively free environment of the 1980s, the gains and losses on women’s side of the Turk-ish modernization experience were renegotiated. However, the state's repressive policies to keep wom-en’s identity within the forms and boundaries it had already determined brought about debates on pub-lic space and the headscarf, thus this situation led to a long period in which the identity of “Muslim women” in Turkey was reduced to the aforementioned debates. Since the 2000s, in an environment of relative liberalization where headscarf bans in the public sphere were gradually lifted, the identity of “Muslim woman” has been the subject of new and hybrid compositions. Some of the most prominent of these are the debates of "Islamic feminism" with emphasis on pluralism and diversity. These debates, having started with the quest for freedom in the public sphere by women wearing headscarves, have been reshaped by pursuits based on the synthesis of the multilevel relations developed between Islam and feminism.