Bu çalışmada Mütakaddimin kelâmından Mütaahhirin kelâmına geçişte Tanrı kanıtlamaları-nın ilk biçimlerine yeri verilmektedir. Çalışma boyunca Wensick’in Muslim Creed adlı çalışma-sında eksik bırakılan bazı kısımlara göndermede bulunulmakta, bu bağlamda kelâm düşüncesin-deki deliller konusuna ilişkin üç düşünce ekolü arasında karşılaştırmalar yapılmaktadır. Bunlar-dan ilki akılcı argümanı tamamen reddeden ve Allah’ın varlığının ancak vahiy (sem‘) yolu ile bili-nebileceğini iddia eden yaklaşımdır. İkincisi hudûs (temporality) veya imkân (contingency) kav-ramlarından Tanrı'nın varlığının rasyonel bir şekilde kanıtlama olasılığını kabul eden Eş‘arî ve Mu‘tezilîler'in benimsediği rasyonalist yaklaşımdır. Üçüncüsü de bütün insanlar için geçerli olma-sa da Tanrı’nın tecrübe yolu ile idrak edildiği tasavvufî yaklaşımdır. Kelâm tarihinin ileriki za-manlarında, argüman tekniğini kullanmada ve mantıksal kavramları ele almada daha rafine bir hal aldığı vakîdir. Fakat bu üç bağlam içinde gelişen miras, Fahreddîn Râzi’nin derinlikli felsefî kelâmına gelinceye kadar geçen sürede İbn Hazm’ın, Cüveynî’nin ve Gazzâlî’nin Allah’ın varlığını kanıtlamada başvurdukları argümantasyon teknikleri, esasında felsefe ile kelâm arasındaki ilkesel farklılığın örneklerini sunmaktadır.
In this study, the first forms of kalam arguments in the transition from the Mutaqaddim to the Mutaahhir are given. Throughout the study, references are made to some missing parts in Wensick's Muslim Creed, and in this context, comparisons are made between three schools of kalam thought on the subject of evidence in Islamic tradition. The first of these is the approach that completely rejects the rational argument and claims that the existence of God can only be known through revelation (sam‘). The second is the rationalist approach adopted by the Ash'aris and Mu‘tazilites. They accept the possibility of rationally proving the existence of God from the concepts of temporality (hudûs) or contingency (imkân). The third is the mystical approach in which God is perceived through experience (kasf), although it is not valid for all peo-ple. Later in the history of kalam, it may be that it became more refined in using the technique of argument and in dealing with logical concepts. However, the legacy that developed in these three contexts, the argumentation techniques that Ibn Hazm, Juwaynî, and Ghazalî applied in proving the existence of Allah, in the period until Fahreddin Razi‘s in-depth philosophical theology, in fact, present examples of the difference in principle between philosophy and kalam.